Ölüm Korkusu Anksiyete Midir?
Hadi itiraf edelim, ölüm korkusu hepimizin hayatında bir şekilde yer edinmiştir. Yani, kimse “bugün ölmem gerekirse sorun olmaz” demiyor, değil mi? Ama bu konu öyle bir konu ki, erkekler genelde bir çözüm odaklılık içinde hemen “Neden korkayım, sonuçta herkes ölecek” diyor, kadınlar ise daha çok “Ah, ölüme yaklaşanların duygusal ihtiyaçlarını nasıl daha iyi karşılayabilirim?” şeklinde bir yaklaşımla olaya eğiliyorlar. Mizahi bir dille bakınca, bu iki bakış açısı hayatı daha renkli hale getiriyor, ama bir de geriye dönüp bakmak lazım: Ölüm korkusu, aslında anksiyetenin bir şekli mi?
Ölüm Korkusu: Korku mu, Anksiyete mi?
Ölüm korkusu, insana “Ah, her şey bitti, yapacak bir şey yok” dedirten bir anksiyete türüdür, ancak bu anksiyeteyi doğrudan yaşamak her zaman bir felaket değildir. Birçok insan ölüm korkusunu mantıklı bir düşünce olarak kabul eder, fakat daha derinlemesine bakıldığında bu korkunun büyük bir kısmı sadece beynimizin bir tür “overthinking” yapmasıdır. Erkekler, bu düşünceler karşısında genelde stratejik bir yaklaşım geliştirip, “Yahu, sonuçta ölüm her şeyin sonu, o yüzden kafaya takmam” diyor. Ama işte sorun şu ki, ölümün sonu olduğunu bilmek, yaşamın sonunda neler olacağını kesin bir şekilde bilmek mümkün değil.
Kadınlar ise bu durumu daha fazla ilişki odaklı değerlendiriyor. “Ölüm korkusu? Aman canım, belki de hayatındaki eksik bir duygusal bağ yüzünden… Hadi gel, biraz daha derin bir sohbet edelim!” şeklinde yaklaşmak bir nebze daha empatik olabiliyor. Çünkü ölüm korkusu çoğu zaman kaybetme korkusunun bir yansımasıdır ve kaybetme duygusuyla da empati kurmak gerekiyor.
Ölüm Korkusu, Anksiyeteye Dönüşebilir mi?
İşte en önemli soru bu: Ölüm korkusu bir anksiyeteye dönüşebilir mi? Evet, dönüşebilir! Anksiyete, aslında gelecekle ilgili belirsizlik ve kontrol kaybı korkusundan kaynaklanır. Ölüm de gelecekteki belirsiz bir durum olduğuna göre, onu sürekli kafamızda kurarak büyük bir anksiyeteye yol açabiliriz. Yani, eğer ölüm hakkında sürekli düşünmeye başlarsanız ve bir türlü “bunu nasıl aşarım?” sorusuna çözüm bulamazsanız, bu durum anksiyeteye dönüşebilir. Hatta bazen öyle bir noktaya geliriz ki, sürekli “Bugün ölürsem ne olur?” sorusunu sormaya başlarız. Tam da bu noktada, bir strateji geliştirmenin zamanı gelmiştir.
Erkeklerin ve Kadınların Ölüm Korkusuna Yaklaşımları
Erkekler, genellikle “Şimdi ben bu kadar düşünüp duruyorum, acaba bu kadar korkmamın bir anlamı var mı?” diye sorarak analitik bir yaklaşım benimserler. Çözüm odaklı bir strateji geliştirmek, ölümün ne kadar doğal ve kaçınılmaz bir şey olduğunu düşünmek erkeklerin rahatlamasına yardımcı olabilir. Yani, “Sonuçta herkes bir gün ölecek, neden şimdi kaygılanayım ki?” düşüncesi ile ölüm korkusunun üstesinden gelmeyi tercih ederler.
Kadınlar ise bu konuyu biraz daha duygusal bir açıdan ele alırlar. “Acaba bu korku, bir eksiklikten mi kaynaklanıyor?” diye sorgularlar. Kadınlar ölüm korkusunu daha çok kayıp korkusu, belki de kaybetme duygusunu sevdikleriyle yaşamaları olarak görürler. Ölüme yaklaşan birinin yanındayken duyduğu empati ve duygusal bağ, çoğu zaman bu korkunun üstesinden gelmekte yardımcı olabilir. Ölümden korkmak, duygusal bağları güçlendirmeye yönelik bir istem olabilir, yani “Bir daha kaybetmemek için, daha çok sevgi, daha çok bağ kurmalıyım” şeklinde bir düşünce.
Sonuçta Ne Oluyor?
İster erkek olun, ister kadın, ölüm korkusu bir anksiyete türüdür. Ancak, ölümün ne kadar doğal bir şey olduğunu kabul etmek, bu korkuyu minimize edebilir. Herkesin farklı bir yaklaşımı olsa da, bazen ölüm korkusu insanı sadece hayatta kalmaya dair daha derin bir düşünceye sevk eder. Belki de korkmak, yaşamın güzelliklerini daha fazla takdir etmek için bir fırsattır.
Evet, şimdi “Ben korkmuyorum” diyorsanız, belki de ölüme dair düşünceleri yok sayıyor olabilirsiniz. Ama merak etmeyin, hepimiz bir noktada aynı soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Ne dersiniz, siz nasıl bir yaklaşım benimsemişsinizdir?
Yorumlarda görüşlerinizi bekliyoruz!